"Bugün
benim doğum günüm
Hem sarhoşum hem yastayım
Bir bar taburesi üstünde
Babamın öldüğü yaştayım "
Yanlış
hatırlamıyorsam 2000 senesinde böyle dedi Teoman. Ben henüz 23 yaşındaydım ve
babamın öldüğü yaş 42 bana çok uzaktı. O zamanlar konserlerde bağıra bağıra
söylüyordum diğer tüm şarkılar gibi.
19 sene geçti...
42 yaşımı dün
üfledim, babamın öldüğü yaşa geldim.
Sanırım ilk defa bir doğum günü benim için bu
kadar düşündürücü ve anlamlı oldu. Hayatı seven ve hayata bağlı bir insanımdır
ama bir kaç gündür daha da çok sarıldım hayata.
Çok hayalim
vardır benim, biri biter biri başlar hayallerimin.
Yapmak istediklerimin sınırı yoktur.
Bir bu kadar daha yaşasam zaman ancak yeter
diye düşünürüm.
Babamın öldüğü
yaşa geldim...
O zaman kocaman adam gelirdi babam bana,
halbuki ne genç yaşmış 42.
Ne kadar çok
hayali vardı kim bilir babamın, ne kadar çok şey vardı yapmak istediği, kendisi
için, ailesi için...
Düşünüyorum,
Hayallerime
ve hedeflerime devam mı etmeliyim, ulaşacak kadar vaktim var mı?
Yoksa, her
gün, gün ne getirdiyse onu mu yaşamalıyım, gelecek planları yapmadan, hayal
kurmadan, hedef koymadan?
Bilemiyorum... Bilmek çok zor...
Sonra düşünmekten vazgeçiyorum...
Hayatı
ertelememem gerektiğine karar veriyorum...
Mutlulukları
ertelememeli, çok derin düşünmemeli, çok hırslı olamamalı, daha çok şarkı
söylemeli, dans etmeli, gülmeli, sevişmeli, yardım etmeli, gezmeli, denize
bakmalı, öpmeli, sarılmalı, aşık olmalı, mutlu olmalı...
Hayallerimden
vazgeçmiyorum.
Belki ben bu kadar daha yaşarım ve tüm
hayallerimi gerçekleştiririm.
Hatta belki
de babamın en büyük hayali de çocuklarının hayallerini gerçekleştirmesidir ve
ben de bunu başarırım.
Biliyorum,
Babamın öldüğü yaştayım,
Hayatın ve hayallerimin peşindeyim
Hem hayalsiz
yaşanır mı ki?