13 Mayıs 2017 Cumartesi

SİZİN MEMLEKET NERE?



İstanbul'da yaşıyorsanız birisi ile tanıştığınızda, ilk on sorunun içerisinde nereli olduğunuz sorusunun olma ihtimali çok yüksektir.
Cevap verirsiniz, "İstanbulluyum" 
Ama tatmin etmez, illa soy ağacı çıkarıp, kökeni bulacak ya, yine sorar "anne-baba nereli peki"
İçimden geçen cevap hep aynı "elinin körlü" 
Annem babam nereli merak ediyorsan, annen-baban nereli diye sor, niye sen nerelisin diye soruyorsun?
Annem - babam Sivaslı. 
Peki bu beni Sivaslı yapar mı?
Bence yapmaz çünkü insan nerenin kültürü ile büyüdüyse ve nereli hissediyorsa oralıdır. 

Ben İstanbul'da doğdum, büyüdüm, kimliğimde yazan Sivas'a ise hayatımda üç - dört defa gittim. 
Son gidişimde artık kocaman insandım ve kendimi hiç oraya ait hissetmediğim gibi oldukça aykırı kaldım. 

Rahatlıkla söyleyebilirim ki ben tüm hücrelerime kadar bir İstanbulluyum. 
İstanbul'u seviyorum, asla sövmüyorum, asla kızmıyorum, hep hayranım, hep aşığım fakat 
İstanbul'a olan aşkım başka bir yazının konusu olduğundan fotoğrafta gördüğünüz Ege konusuna geliyorum.

Hayatım boyuınca İstanbul dışında bir yerde yaşamayı hiç düşünmedim, yirmili yaşlarımda yurt dışından gelen bazı iş tekliflerini hiç düşünmeden reddettim. Bahane mi yok İstanbul'da kalmaya, çok bağlı olduğum ailem, Boğaz, arkadaşlarım, özgürlük, müzik, Beyoğlu, Kadıköy  vs vs. 

Bir de hep Ege'yi severdim ben. Ege kıymetlidir. Kuzeyi başka, Güneyi başka güzeldir.  
Bir turizmci olarak, bir sürü program yapabilecekken, balayım için bile Asos'u tercih etmiştim. Bir kaç günlük eşim beni Truva'dan sürükleyerek çıkarmıştı. Adam her sarı tabelaya direksiyon kırmaktan helak olmuştu.  Antik kentlerle ilgili takıntım ise yine başka bir yazının konusu olduğundan uzatmıyorum.

Bundan üç ya da dört sene önceydi sanırım, benim de dahil olduğum bir oluşum ile bir projemiz kapsamında Aydın'a giderek, orada köyleri ve antik kentleri gezmiştik. Çocukluğumdan gelen tarih ve mitoloji merakımdan dolayı antik kentleri görmüştüm ama köyleri ilk defa gördüm. Öncelikle bir turizmci olarak kendimden utandım. 
Nasıl bilmem, nasıl görmem, nasıl tanıtmam... 
Ve aşık olmuştum.
Benim için her şey vardı; Tarih, doğa, deniz, insan, spor... Hayatımda ilk defa İstanbul'dan başka bir yerde yaşamak istemiştim.

O günlerden sonra aşık olduğum o topraklar için, projeler, geziler yazmak, geliştirmek, yapmak için bir ayağım, gözüm, kulağım  oralarda oldu.
Her gittiğimde içime öyle bir huzur doldu ki, o topraklara ait olduğumu iliklerime kadar hissettim. 

Havasından huzur ve mutluluk soludum.

Sonra düşündüm;
Tarih ve mitoloji ilgim ve hayranlığım nedeni ile mi buralarda bu kadar mutluydum yoksa aslında ben buralı olduğum için mi tarih ve mitolojiye bu kadar düşkündüm.

Hayatımda ilk defa kendimi İstanbul dışında bir yerde bu kadar ait hissetmiştim. 

İlk olarak Ege'li bir aileden alınmış evlatlık olabilir miyim diye düşündüm ama aileme benzediğim için bu teorim çöktü.

Sonra daha önceki hayatlarımdan birisinde ya da bir kaçında buralarda yaşamış olabilirim diye düşündüm.

Sonra düşünmeyi bıraktım. 

Nasıl bir bağ var hala çözemedim ama bir şekilde bence ben Egeliyim. 
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder