Ülke
dönmüş yangın yerine, iş güç desen alt üst olmuş, ekonomi desen borç gırtlağı
aşmış, gelecek desen belirsiz, hayat desen nefes almak olmuş. Şimdi böyle bir
zamanda aşk ile ilgili yazı yazmak biraz da umursamazlık mı oluyor dersiniz.
Bence hayatın ta kendisi oluyor. Çünkü aşk her yaşta, aşk her
yerde, aşk her zamanda, aşk her koşulda vardır. Güzel olan böyle
zamanlarda bile aşkla ilgili yazılar yazdıran birisine sahip olmaktır.
Aşık
olmak kolaymış ama aşık kalmak, aşık tutmak ne de zormuş. Aşk acısı da çiğ
köfte gibi bir şeymiş, yana yana yediğimiz cinstenmiş.
Aşk
laftan anlamazmış, aşık olurken mantık işlemezmiş, büyük büyük hayaller
kurdurur büyük büyük laflar ettirirmiş hatta mahalle yanarken saç
tarattırırmış.
Kavuşamayınca
aşkmış.. Bu yüzden aşkların çoğu imkansız oluyormuş, bilinç altımıza işlemiş
bu tanımlama yüzünden belki de imkansız insanlara aşık oluyorrmuşuz.
Gelelim
gerçeklere;
Aslında
aşk diye bir şey yoktur. Aşk sandığımız şey ihtiyaç duyduğumuz, arzuladığımız,
eksikliğini hissettiğimiz davranışları bize sunan insanların bize sunduklarına
bağlanmamızdır.
Aşk aslında kendi egomuzu tatmin etmemizdir.
Daha önceki
ilişkilerimizde, ailemizde, arkadaşlarımızda eksikliğini hissettiğimiz şeyleri
başkasında bulmamızdır.
Gerçek, kadınların ne kadar güçlü görünürse görünsünler, kendisine iltifatlar eden, arada düğmeni
ilikle diyen, dozunda kıskanan, kendisinden güçlü görünen erkeklere aşık
olmalarıdır.
Gerçek, erkeklerin ne kadar güzellik peşinde koşar gibi gözükseler de, daha anaç, daha eğlenceli,
daha zeki, yemek yapan kadınlara aşık olmalarıdır..
Kısaca;
aşk önceleri beğeni, sonra ihtiyaçların karşılıklı olarak karşılanması ve
en son da alışkanlıktır fakat en önemlisi ego tatminidir, birisi tarafından sevilmeyi sevmektir.
Eğer bunlar yanlışsa ve aşk varsa o zaman;
Aşk
cesarettir, aşk göze almadır.
Aşk
vazgeçmektir.
Aşk,
aşkı için sıkıntıya girmektir.
Aşk,
aşkını kaybetmemek için gerekirse huzuru kaçma pahasına, hesapsız kitapsız, aşkına sahip çıkmaktır.
Aşk büyük laflar etmek değil, ufak şeylerle aşkını korumaktır.
Eski fotoğrafları ortadan kaldırma cesaretidir.
Hesap
kitap yapmamaktır, koşul koymamaktır zira bunlar aşka hakarettir.
Ama bence aşk
bu kadar zor olmamalıdır...
Ocağın
başındaysak, tencereden gelen cızırtıyı duyduğumuzda ocağı nasıl kapatırsak, kalbimizden çıkan cızırtı dışarıdan duyulacak kadar yükseldiğinde, kapatmamız gereklidir. Kapatmamız gereklidir ki, yanmasın, kül olmasın…
Aşka inanlar, aşık olsun, aşkla kalsın....